Haftanın filmi: "Gizli Dünya (Room)"

Toronto Film Festivali’nde “Halkın Seçimi” ödülü ile Altın Küre’de “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü alan ve “En İyi Kadın Oyuncu”, “En iyi Film”, “En İyi Yönetmen”, En İyi Uyarlama Senaryo” dallarında Oscar adayı olan ve “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Oscar'ı alan “ROOM: Gizli Dünya”, bir anne ve çocuğu arasındaki sonsuz sevginin benzersiz ve dokunaklı hikâyesini anlatıyor.

“Room: Gizli Dünya”da Ma (Brie Larson), 7 yıl önce Nick (Sean Bridgers) tarafından kaçırılır ve bir odaya kapatılır. 2 yıl sonra oğlu Jack dünyaya gelir ve yaşam artık eskisinden de zor bir hale gelir. Her iyi anne gibi, Ma da kendini Jack'in mutluluğuna adamıştır ve bu küçücük odada ona büyük bir dünya yaratmaya çalışır. Penceresi olmayan, 3'e 3 metre bir alanda, Ma üstü kapalı bir şekilde "Oda" dediği yerde, Jack'in iyi bir hayat yaşamasını sağlamak için elinden geleni yapar. Ama Jack'in, bitmek tükenmez soruları ve artık bu dünyanın ona yetmemesi, kaçmak için riskli bir plan yapmasına neden olacaktır.

Esaret ve özgür kalmaya dair gergin bir anlatımı olan, hem de çocukluğun güzelliklerine yapılan yaratıcı yolculuğu, aile bağları ve dayanıklılığını anlatan “ROOM: Gizli Dünya”, Emma Donoghue'nun çok satan ödüllü kitabından uyarlanmıştır. Yönetmen Lenny Abrahamson, Jack ve Ma’nın tamamen tekil dünyalarını kalbi sıkıştıran, yoğun, sinemasal bir hayata dönüştürürken de romana sadık kalmıştır. Film, en karanlık koşullarda bile aile sevgisinin üstün gelen gücünü sergiliyor.

Merak uyandıran, duygusal bir yolculuğun, 3 metreye 3 metre kilitli bir odada başlayıp, her şeyin ortaya döküldüğü bir evrene dönüştüğü ROOM: Gizli Dünya, dünya çapında çok satan Emma Donoghue’nin romanından uyarlandı. Donoghue'nun kitabı 2010 yılında piyasaya çıkınca, hikâyesi

eleştirmenleri ve okuyucuları çok etkiledi. Son derece popüler, çok satan kitap olmakla kalmayıp

modern bir klasik oldu.

Kısmen peri masalı, kısmen gerilim olan kitap, esaret ve özgür kalma, tecrit ve bağ kurma,

kafamızdaki dünyayı nasıl yarattığımız ve algıladığımız gibi konuları ele alıyor. Aynı zamanda ebeveyn sevgisinin ve insan cesaretinin inkâr edilemez bir kutlaması gibi, bir ebeveyn ve çocuk arasındaki hayatın sürdürülebilirliğini ve karmaşaların üstesinden gelinmesini sağlayan bağa yer veriyor.

Çok az sayıda romanın 5 yaşında, hayat dolu, Oda dışında, bizim bildiğimiz dışarıdaki modern

dünyayı hiç görmemiş olan Jack gibi bir anlatıcısı vardır. Jack hiçbir zaman rüzgârı ve yağmuru

hissetmemiş, Ma'dan başka kimseyi tanımamıştır. Ma'nın, 17 yaşından beri Oda'dan kurtulmaya

çalıştığını bilmiyor. Onun yerine, annesinin sonsuz sevgisi ve onun mutluluğuna odaklanmış olması,

Jack'in içinde bulunduğu tehlikenin farkına varmamasını, meraklı, sevecen cesur bir kâşif olmasını sağlamıştır. Jack'e göre Oda'nın sınırları, harikalar diyarı gibi. Ama bu harikalar dünyası, Ma'nın dış dünyaya girmek için yaptığı cesurca kaçış planı sayesinde, temsil ettiği tüm şaşırtıcı bilinmeyenlerle birlikte çözülecektir. İşte bu iki bambaşka dünya arasındaki gerilimden dâhiyane ROOM ortaya çıkmıştır.

The New York Times şöyle diyor: "Kitap benzersiz bir şekilde sevgiden bahsederken bir yandan da

yaşadığımız dünyaya taze, kapsamlı bir bakış atıyor." Tanınmış yazar Michael Cunningham (THE

HOURS) şöyle diyor: "ROOM nadiren rastlanan, çok özgün bir sanat eseri. Onu başka hiçbir kitapla karşılaştıramam, bunu övgü mahiyetinde söylüyorum. Kuvvetli, kasvetli bir güzelliği var ve her şeyi açığa vuruyor." Kitap için kıyasıya bir teklif savaşı yaşandı, sonra sezonun okunması gereken kitabı oldu, aile ve arkadaşlar arasında ödünç verildi ve çok geçmeden ödüller kazandı. Prestijli Man Booker Ödülü için kısa listeye kaldı. Doğal olarak bu kadar ilgi görünce sinema filminin çekilmesi de konuşuldu. Ama bir çocuğun kafasındaki içsel, sınırsız, sevgi dolu ve anlık dünya, eşit oranda güçlü bir görsel tecrübeye dönüştürülebilir miydi? Bu soruyu cevaplamak, romanın yazarı Donoghue, korkusuz yaratıcılığa sahip yönetmen Lenny Abrahamson ve küçük ama kendini adamış bir oyuncu kadrosuna düşüyordu.

Şubat 19, 2016